4 Mayıs 2019

Nora Bir Bebek Evi


Geçtiğimiz haftalarda Şehir Tiyatroları'nın sahnelediği Danimarkalı yazar Henrik Ibsen'in elinden çıkma "Nora Bir Bebek Evi" adlı oyunu izledim. Bu oyunu seçmemin iki sebebi vardı: 1879'da yazılmış feminist bir metindi ve oyunun çevirmenlerini ismen de olsa biliyordum. Oyunun baş kahramanı Nora, üç çocuk annesi evli bir kadın. Eşi Torvald ise yeni terfi almış bir banka müdürü. Ailenin ekonomik durumu oldukça iyi. Hem ev işlerini gören hizmetlileri, hem de çocuklarına bakan dadıları var. Nora'nın kocası başta olmak üzere çevresindekilerin gözündeki sürekli alışveriş yapan, kocasının parasını çarçur eden müsrif kadın imajına sahip. Örneğin, çocuklara aldığı Noel hediyelerini gösterdiği sahnede, kocası Nora'ya verilecek en iyi hediyenin nakit para olduğunu belirtiyor ve uzattığı parayı Nora cilveli bir şekilde kabul ediyor. Aslında Nora ve Torvald arasındaki ilişki sürekli bir cilveleşme halini taşıyor. Gerginlik, uzun sessizlik ya da çatışma yok bu ilişkide. Her daim neşeli bir Nora var. Kendisinden beklenen güzel kıyafetleriyle ortalıkta salınması, partilerde davetlileri büyüleyecek danslar etmesi ve en nihayetinde Torvald'ın koluna takılı bir süs eşyası gibi durmasıdır. "Küçük tarla kuşum" diye sever Torvald onu. Ama "tarla kuşu" ne zaman fikir belirtecek, hatta kocasıyla çelişecek olsa Torvald'ın ses tonu değişir. Hemen geri adım atar Nora. Yaptığı tek meydan okuma, kocasının yemesini yasakladığı tatlıları gizli gizli mideye indirmektir. 

Etrafındakilere sahnelediği "müsrif kadın" karakteri, aslında Nora'nın maskesidir. Torvald'ın tedavisi için aldığı ve kimselerin bilmediği yüklü miktarda bir borç ödemektedir. Müsriflik bir yana eline geçen her kuruşun hesabını yapan Nora'nın, bir başka kusuru daha bulunur: borç almak için imzada sahtecilik yapmıştır. Bir banka müdürü olarak dürüstlüğün önemini vurgulayan Torvald ile türlü dolaplar çevirmiş Nora'nın evliliği bu gizemin ağırlığına dayanabilecek midir? Ibsen'in bir arkadaşının hayatından esinlenerek yazdığı belirtilen bu oyun,  yazıldığı dönemi düşündüğümüzde bir feminist manifesto niteliği taşıyor. Nora'nın dönüşümünü irdeleyen oyun aynı zamanda kadın erkek ilişkilerine ve kadının evlilik içindeki rolüne dair pek çok sorgulama yapıyor. Yine de Nora'nın suçlandığı meseleler dikkate alındığında, daha güncel bir yorumu sahnelenebilir mi diye merak ediyor insan. Bir kadının kocasından sır saklaması kadının ahlaksızlığını tartışmaya açan bir durum değil günümüzde. Daha çetrefilli meseleler üzerinden ahlak sorgulaması ile sahnelense özellikle genç seyirciyi daha iyi yakalar diye düşünmeden edemedim. Zira oyunu birlikte izlediğim, öğretmenlerinin eşliğinde tiyatroya gelmiş liseli öğrenciler telefonlarına bakarak ne kadar sıkıldıklarını belli ettiler sürekli.