21 Eylül 2013

Olduğu Kadar Güzeldik - Mahir Ünsal Eriş


Hemşiremin tavsiyesi üzerine okuduğum Mahir Ünsal Eriş (her seferinde Ünsal mıydı Ünal mıydı stresi yaşamasam olmaz!) Barış Bıçakçı'dan sonra hanesine artı bir yazdığım İletişim yazarlarından. Sekiz öyküden oluşan kitabın sadece bir kahramanı kadın, diğerleri erkek. Akraba ilişkilerinden geçmişte açık kalan hesaplara, Biga ve Bandırma tostuna, çocukluğa, dostluğa, yalnızlığa, aşka, ölüme, öldürmeye, hayata küsmeye, yaşlanıp yok olmaya, kısacası yaşama ve insan olmaya dair pek çok anlatı çıkıyor içinden. Dayımın Avrupaya Kaçırılışı'nda kahkahalar atıp, Zehir Miktarda'da hüzünlenip, Stoper'de salya sümük ağladım (Featuring baba karakterinin bunda payı epey büyük ama hikaye de güzel be Yonca.) Yavaş yavaş ısınıp son dörtlükte açılan yarış atı gibi, başlangıçta kitaba/yazara ısındırıp son çeyrekte okurun kalbini kazanıveriyor. Olduğu Kadar Güzeldik, favori öykü kitaplarım arasında yerini aldı bile.


"Hayat, kendini öyle bir gelip senin karşına koyuyor ki, hayallerini, umutlarını, çocukluğundan, gençliğinden beri kurduklarını yutturuveriyor sana. Sınavlar geliyor, zoraki takılmış kravatlar, en son akraba düğününde giyilmiş biçimsiz takım elbiselerle iş görüşmeleri geliyor, askerlik geliyor, kredi kartı geliyor, ay sonu geliyor, ihtiyarların bir bir ölmesi, gençlerin bir bir ihtiyarlaması geliyor. Durduğu yerde ağırlaşmaya başlıyor hayat. Yapış yapış bir şey gibi. Kanatlarına bulaşıyor, ökseye tutulmuş gibi kalıyor insan. Hani zaten uçacağından değil de, yine de zoruna gidiyor. Daha büyük yarınların hayalini kurmak, yarın sabah kalkıp işe ya da iş aramaya gideceğin gerçeğinin arkasında kalıyor. Unutturuyor kendini, sanki bütün gençliğini ışıklar içinde geçirten o değilmiş gibi. İnsan utanıyor sonra o sarılı kırmızılı dergileri, bozuk megafonundan sokaktakileri umuda tavlamaya çalışan çatık kaşlı gençleri, duvarlara intizamsız bir aceleyle yazılmış o orak şekilli Ş harflerini gördükçe. Sanki önceden söylediği bir yalanı herkes öğrenmiş gibi utanıyor. Göz göze gelmemeye çalışarak uzaklaşıyor yanlarından, hayat da öyle geçip gitmiyor mu, biz güzel şeyler yapmaya çalışırken, tam da en güzel şeyler oluverecekmiş gibiyken. Öyleyse yaşamak, hayata karşılık hayallerimizden vazgeçtiğimiz bir kaybetme biçimidir." 
Mahir Ünsal Eriş, Olduğu Kadar Güzeldik

16 Eylül 2013

Downton Abbey - Sezon III


(Okumaya devam etmeden önce: Tanıtım yazısı yazmadım. Üçüncü sezonla ilgili düşüncelerimi yazdım. Her ne kadar hayati önem taşıyan gelişmelere değinmemeye çalıştıysam da 3. sezonu izlemediyseniz ve izlemeyi düşünüyorsanız devam etmek alacağınız bir risk. Ben uyarımı yapayım, siz nasıl istiyorsanız öyle hareket edin pek tabi. Hürmetler.)