28 Temmuz 2023

Zamanda Yolculuk: Yesterday Once More

YESTERDAY ONCE MORE (2023)
Chen Feiyu (Yu Xuan) ve Zhou Ye (Shu Yan)

Hayatınızdaki yerine garanti gözüyle baktığınız, hiç gitmeyecekmiş sanki hep orada duracakmış gibi gördüğünüz ve gündelik yaşamın koşturmacası sebebiyle belki de ihmal ettiğiniz o kişiyi aniden kaybetseniz ne yaparsınız? 

Çin yapımı Yesterday Once More, hayatın rutinine kapılınca birbirlerine hoyratça davranmaya başlayan ve aralarına mesafe giren iki sevgilinin, birbirlerini sonsuza dek kaybetme ihtimali ile yüzleşince göze aldıklarına odaklanan fantazi-romantik-dram türünde bir film. Seneler önce henüz çocuk yaştayken Yu Xuan'ın (esas erkek) doğum gününde tanışan fakat kısa süre sonra yolları ayrılan ikili, birbirlerinden habersiz geçirdikleri uzun yılların ardından bir düğünde karşılaşır. Artık ikisi de birer yetişkindir. Yoksul ve yalnız bir çocukluk geçiren Yu Xuan oyuncak tasarımcısı olmuş, Shu Yan (esas kadın) ise ailesinden gizli yürüttüğü pastacılık kariyeriyle meşguldür. İşinde ilerlemeyi ve günün birinde kendi dükkânını açmayı hayal eder. Hızlandırılmış şekilde geçen birkaç senenin ardından ikiliyi gündelik dertlerin ve tasaların içine gömülmüş görürüz. Yu Xuan, vefat eden babasının borçlarını ödemesini isteyen mafyöz kılıklı alacaklılar kapısını çaldığından beri dertlidir. Yaşadığı parasal sorunları sevgilisinden gizlediği gibi ondan zihnen ve bedenen uzaklaşmıştır. Aralarına giren mesafenin farkında olan Shu Yan, gelişmeleri kaygıyla izler. Bu hengamede devam ederlerken, ikisinin de hayatını derinden etkileyecek bir olay yaşanır ve hikâye asıl buradan sonra başlar. 

Film, «hayatınızın bir gününü tekrar yaşama fırsatınız olsa neyi farklı yapardınız?» sorusunu soruyor. O pişmanlık duyduğunuz anın biraz öncesine gidebilseniz mesela? Sevgili olma ve birbirinden soğuma çok hızlı geliştiği için ikili arasındaki çatışma biraz zorlama gelebilir. Eğer dayanır ve nispeten sıkıcı ilk yarım saati atlatırsanız, çiftin büyüsünün ve filmin naif havasının içine giriyorsunuz. Zaman yolculuğu teması filme her ne kadar bilimkurgu özelliği yüklese de bu filmin kuvvetli yanlarından biri asla değil. Aslında bu konuda iddiası olduğunu ileri sürmek de mümkün değil, dolayısıyla bu durum pek göze batmıyor. Film, aşk, öfke, pişmanlık, keder, yas gibi duygularla ve söz konusu bu duyguların insanları dönüştürme gücüyle ilgileniyor. Görüntü yönetmenliği filmin güçlü yanlarından biri: oldukça başarılı bir iş çıkarmışlar. Başrol oyuncuları Chen Feiyu (Yu Xuan) ve Zhou Ye (Shu Yan)'nin kimyası tutmuş. Fakat ben Zhou Ye'ye özel olarak bayıldım zira bir duygudan diğerine geçtiği sahnelerde harikuladeydi. Filmi, «ver bünyeye pozitifi» diyen ve ikinci şanslara inanan herkese tavsiye ederim.  

Künye:
Yesterday Once More (2023)
Yönetmen: Lin Xiao Qian
Yıldız Karnesi: ***

24 Temmuz 2023

Bir Kavuşma Hikayesi: Here We Meet Again

HERE WE MEET AGAIN (2023)

Kore dizilerine geçiş yaptıktan sonra Hollywood'a geri dön(e)meyeceğimi anlamıştım ama Çin yapımı dizilere geçmek hiç aklımda yoktu. Bahar aylarında yayınlanan ve hemen popülerleşen «Here We Meet Again» sosyal medyada yeni yeni takip etmeye başladığım hesapların paylaşımlarıyla gündemime girdi.  Nereden çıktığını anlamadığım bir iştahla izlemeye başladım. Bir oturuşta ilk üç bölümü devirince Kore dizileri ile olan ilişkimi «on hold» statüsüne geçirdim (böyle de nankörüm). Fakat o sırada farkında olmadığım «küçücük» bir detay vardı. Kore dizilerinden alışkanlıkla 16 bölüm süreceğini tahmin ederek başladığım dizinin 32 bölümde biteceğini bilmiyordum. Öğrendiğimde ufak ölçekli bir şok yaşadım. (O günden beri Çin dizilerine temkinli yaklaşıyor, her popülerleşen diziye gözü kapalı atlamıyorum sevgili okur.)

Bu uzun ve lüzumsuz girişin ardından gelelim asıl konumuza: «Here We Meet Again» lisede birbirini sevmiş ama kavuşamamış aşıkların seneler sonra (ikisi de yetişkin olduğunda) tekrar karşılaşmaları ve birbirlerine yeniden aşık olmaları üzerine kurulu bir romantik komedi. Xiang Yuan (esas kadın) zengin bir ailenin çocuğu. Anne-babasını küçük yaşta kaybeden genç kadını ve erkek kardeşini dedeleri yetiştirmiş. Xiang Yuan üniversite mezunu ama asıl «mesleği» bilgisayar oyunu oynamak. Hatta ünlü bir gamer personası var. Yüzünü maskeyle gizlediği için hayranları kim olduğunu ve neye benzediğini bilmiyor.  

XIANG YUAN

Xu Yan Shi (esas erkek) ise dağılmış bir ailenin çocuğu. Annesi, babasını (ve de oğlunu) terk edip ABD'ye yerleşmiş. Xu Yan Shi, hayırsız babasından darbe üstüne darbe yemiş, onun tarafından da terk edilmiş, kendi kendine bakmış, hatta okuluna devam ederken çalışmak zorunda kalmış biri. Ama çok zeki, nasıl derler, zehir gibi bir çocuk. Dersleri hep çok iyi, okul birincisi, kazanılmadık yarışma bırakmamış, gelecek hayali uzaya fırlatılan navigasyon uyduları üzerine çalışmak olan genç bir adam. Keskin zekası ve yakışıklılığıyla okulun zengin kızı Xiang Yuan'ın kalbini çalmış. Fakat günün birinde okulunu değiştirince Xiang Yuan ile arkadaşlık bağları kopmuş. 

XU YAN SHI

Kader, bu bahtsız aşıkları seneler sonra aynı işyerinde karşılaştırmasın mı? Söz konusu işyeri de rastgele bir yer değil hani. Xiang Yuan'ın, hayattaki yegâne derdi torununu evermek olan dedesinin yan şirketlerinden biri. Dedenin «ölümü gör evlen» baskısından bunaldığı için onunla pazarlığa oturan Xiang Yuan, gamer kariyerini bir kenara bırakıp şirketin IT bölümünde işe başlıyor. Yaptıkları anlaşma şöyle: eğer bir sene içinde şirketin kârlılığını artırabilirse, dedesi «tövbe edecek» ve bir daha evlilik bahsini açmayacak. Peki Xiang Yuan'ın paraşütle indiği IT bölümünün başında kim var? Onun mekân sahibi olduğundan bihaber Xu Yan Shi tabii ki! Fakat kimsenin farkında olmadığı bir detay var. Birileri şirketin ve aynı zamanda masum, zeki, çalışkan, fedakâr, gururlu ve daha bilimum pozitif özelliği isim kartı gibi göğsünde taşıyan Xu Yan Shi'nin kuyusunu kazıyor! 

AŞK DESEN VAR, ENTRİKA DESEN, O DA VAR!

Aslında birçok farklı meselenin içine gömülen bir aşk hikayesi ile karşı karşıyayız. Sınıfsal farklılıklar, şirket içi entrikalar,  (düşük doz milliyetçilik içeren) ulusal başarılar, ekip içi dayanışma, kardeşlik ve aile bağları gibi konular örülmüş hikayenin etrafına. Fakat: iyiler, ufak tefek (affedilebilir) hatalar yapsalar da hep çok iyi, kötüler ise karikatürize kötüler. Bir nevi Gargamel kötülüğü ya da Daltonlardaki Avarel kötülüğü gibi. Özlerinde kötüler ama aynı zamanda avanaklar ve bu yüzden kendilerini ele veriyorlar. Üstelik planladıkları kötülüğü de tam yapamıyorlar. Yani hasar bırakamıyorlar. Öte yandan arkadaşlık ve iş ilişkilerinin sürekli romantize edildiği bir ortam var. Aşılması gereken zorlukların ise üstesinden gelinmesi görece kolay ve çoğunlukla kişinin bu yöndeki iradesine bağlı. Yapısal faktörlerin etkisi yok anlayacağınız.  

OFFICE BOYS

Biraz da dizinin sevdiğim özelliklerinden bahsedeyim. Öncelikle, sürükleyici bir anlatımı var. En son hangi dizinin böylesine müptelası oldum da bir oturuşta üç bölüm izledim hatırlamıyorum. Özellikle 20li bölümlerin ortasına kadar hiç sıkılmadan seyrettim. (Sonrasında tempo düştü ve işler değişti). Dizinin mizah anlayışı da iyi. Esprili diyalog bolluğu söz konusu ve bu durum baş karakterlerle sınırlı değil. Yardımcı rollerin de kendine has hikâyeleri ve mizahi dilleri var. Ayrıca, dizide ciddi bir karakter gelişimi söz konusu. Üstelik bunu yavaş bir akış içinde yapıyorlar. Dizideki birçok karakter, birbirleriyle kurdukları ilişkilerin ve yaşadıklarının etkisiyle dönüşüyor. Başladığı haliyle bitiren pek kimse olmadı açıkçası, kısmetse olur dede dahil! Başrollerin uyumu mükemmeldi. Özellikle Xiang Yuan rolünde Janice Wu'nun oyunculuğuna bayıldım. Romantik-komedi türünde oynamak için dünyaya gelmiş gibiydi. Dizi, iki karakterin geçmişini yavaş ve parça parça anlatıyor. İlişkilerinin reel zamandaki gelişimini, geçmişte yaşadıkları ile birlikte ele almak, hikayeyi dinamik ve sürükleyici kılıyor. Dizinin sinematografisi de çok başarılı ve seyir zevkini artıran bir etken. Son olarak, karakterlerin geçmişteki hallerini oynayan çocuk oyuncuları sevmemek imkansız. Dolayısıyla, senaryodaki açıklara, gereksiz uzattıkları için yavaşlayan temposuna rağmen romantik komedi türü tutkunları bir şans vermeli derim.

17 Temmuz 2023

Kore'nin meşhur dört kadını: «Blackpink»

Netflix

BTS ile K-pop dünyasına hızlı bir giriş yaptıktan (ve kimi şarkılarını loop'a alıp defalarca dinledikten) sonra ünü Kore sınırlarını aşmış bir diğer K-pop grubu Blackpink radarıma girdi. Aslında albümlerini doğru dürüst dinlemişliğim yok lakin Netflix grubun belgeselini tavsiye edince dedim neden olmasın?

Blackpink her ne kadar Kore menşeili bir müzik grubu olsa da üyelerinin sadece biri - o da Jisoo- Kore'de doğup büyümüş. Aslen Koreli olan ana vokal Rosé, Avustralya'da yetişmiş. Jennie ise annesiyle birlikte uzun yıllar Yeni Zelanda'da yaşamış. Grubun Koreli olmayan tek üyesi ise Tayland asıllı Lisa. En çok Instagram takipçisi olan üye de o. 96 milyon kişi tarafından izlenmek nasıl bir duygu, merak etmedim değil. (Gerçi Google araması sonucu Instagram'da en çok takipçisi olan kişinin 597 milyonla Cristiano Ronaldo olduğunu öğrendikten sonra gözüme biraz az gözüktü. [Yazar burada şaka yapıyor efendim])   

Blackpink: Light Up the Sky 2016'da grubun ilk defa tanıtımının yapıldığı basın toplantısı ile başlıyor. Dev bir ekranın önündeki podyuma yüksek topuklu ayakkabıları ile çıkan dört genç kadın, biraz mahcup, kendilerine güven duymadıkları her hallerinden belli bir edayla basın mensuplarına gülümsüyor. Bu mütevazi başlangıcın ardından üç sene sonrasına gidiyor ve ödüllere doymayan, müzik listelerini alt üst eden, ünü Asyadan Kuzey Amerika'ya yayılmış bir Blackpink ile karşılaşıyoruz. Geçen zaman, popülerlikleri ile birlikte özgüvenlerini de artırmış. 

Belgesel, arşiv görüntülerinin dışında üyelerin bireysel çekimlerde anlattıklarına ve grup halinde yaptıkları sohbetlere dayanıyor. Aile geçmişleri, K-pop endüstrisi ile tanışmaları, 4-6 yıl arası değişen eğitimleri, bu sürecin fiziksel ve duygusal anlamda yıpratıcı yanlarını dinliyoruz. Dokuz kişilik bir kız grubu kurmaya niyetlenen şirketin günün sonunda yola dört kişiyle devam ettiğini, Jennie'nin birlikte eğitim aldığı birçok kişinin bu süreçte elendiğini öğreniyoruz. Aslında karşımızda günde on dört saat süren yoğun bir eğitim programından geçmiş bir dolu gencin arasından sıyrılarak başarıya ulaşmış bir avuç insan var. Diğerlerine ne olduğu ise meçhul. 

Belgeselin araladığı bir başka kapı ise gelecek kaygısı. Fazla üzerinde durulmamasına rağmen üyelerin kimi cümlelerinde (bir sahnede Rosé bu işi yapmaya daha ne kadar devam edeceklerini bilmediğinden bahsediyordu) yer yer hissedilen bir duyguydu bu. Her üyenin yetenekleri de farklı. Enstrüman çalmak, şarkı sözü yazmak BTS üyelerinden de gördüğüm kadarıyla «emeklilik» zamanı geçiş yapılabilecek hem de kişiyi müzik sektöründe tutmaya devam edecek yetenek ve beceriler. Ama her üyede var mı, bilinmez. Belgeselde bu çabayı gösterdiğini izlediğimiz tek kişi Rosé oldu. 

Peki grup üyelerinin kişiliğini tanıyabildik mi? Biraz evet. Kendini izleyiciye en az açan kişi Jisoo'ydu. Lisa bana fazlasıyla (BTS) Jungkook vibe'ı verdi. Hem en iyi dansçı olması hem de afacan karakteri sebebiyle. Jennie kendinden bahsetmekten hoşlanmadığını belirtti. Onu da bu anlamda biraz Suga'ya benzettim. Hatta belgeselin bir yerinde «bazen kızgın ya da yorgun görünüyorum ama aslında bu benim mutlu surat ifadem» dediği zaman neyi kastettiğini çok iyi anladım. Rosé ise kendini geliştirmeye açık ve hevesli biri olarak yer etti zihnimde.   

Grubun kendi iç dinamiklerine dair pek bir şey öğrendiğimizi söyleyemem. BTS'in aksine bir liderleri olmadığından, yaşı en büyük olan Jisoo'nun yeri geldiğinde ablalık ettiğinden bahsediyorlar. Kavgalar, tartışmalar, çatışmalardan ise pek söz edilmiyor. Farklı karakterde birçok insanın bir araya gelmesi çatışmayı da beraberinde getirir oysa. Üstelik üyelerin hayranlardan (hatta işbirliği yapmaya meraklı markalardan) gördüğü ilgi eşit seviyede değilken egoların birbiri ile vuruşması kaçınılmaz. Açıkçası, birlikte yemek yedikleri ve gelecekten söz ettikleri, hayal kurdukları (40 yaşı ulaşılmaz gördükleri ve biraz alayla bahsettikleri) kısacası kendi hallerinde oldukları o son sahne gibi çekimlere daha fazla yer verilmesini isterdim. Zira bu tarz çekimler üyelerin uyguladığı oto-sansüre rağmen «ulaşılmaz/star» imajlarının ötesine geçerek onları ete kemiğe büründürüyor. Belgeseli, Blackpink veya K-pop endüstrisine ilgi duyan, bu konuda yeni şeyler öğrenmeye heves edenlere tavsiye ederim. 

Künye

Blackpink: Light Up the Sky (2020)

Yönetmen: Caroline Suh