7 Şubat 2016

Duvarlarla Konuşan Kadın


Geçtiğimiz haftasonu Profilo AVM'de Shirley isimli oyunu izlemeye gittik. Bir alışveriş merkezinde tiyatro izleme fikri biraz garip gelse de, film izlemeye alıştırılmış bünyelerimiz pek de yadırgamadı. Konusunu okumaya bile gerek görmeden, sırf Sumru Yavrucuk oynuyor diye girdim salona. Oyunun hemen başında fenalaşan bir teyze ile önce ne olduğunu anlamayan sonrasında konsantrasyonu bozulduğu için sinirlendiğini düşündüğüm Sumru Yavrucuk'u saymazsak akşamımız olaysız geçti. Fenalaşan teyze dışarı çıkarıldıktan bir süre sonra salona geri döndü ve oyunun kalanını izledi neyse ki.
 

3 Şubat 2016

Listeli10: Ocak 2016


Bazılarımız daha 2016 demeye bile alışamadı belki ama Ocak ayı tüm hızıyla gelip geçti sevgili okur. Peki bu ay kültür-sanat işlerinde neler oldu? İlgimizi çeken, hoşumuza giden, belki de bir yerelere not ettiğimiz linkler, yazılar, haberler ve gelişmeler nelerdi? Bu postada size radarıma takılan, okuyup/izleyip beğendiğim veya bir şekilde haberdar olup yapılacaklar listesine eklediğim haberler ve gelişmelerden seçtiklerimi listeledim. Geçtiğimiz ay neler olmuş, neleri görmüş/okumuş ve ilginç bulmuşum on maddede aşağıda:

29 Ocak 2016

Vedat, Tefo ve Perde!


Polisiye türüne dair ilgimin gelişmesinde başrol canım anneannem Mübeccel'e aittir. Daha ortaokul öğrencisiyken, hemşiremle onda kaldığımız sömestr tatillerinde birlikte izlediğimiz Cinayet Masası (Murder, She Wrote) ile yerli polisiye İz Peşinde dizileri ve kitaplığından aşırıp okuduğum Agatha Christie romanlarıyla bu türe merak salmama yol açan oydu. Yaşım ilerleyince kitap alışverişinin istikameti değişti. Bu sefer ben alıp okuduğum polisiyeleri anneanneme götürmeye başladım. (Bir dönem aile içinde ciddi kitap trafiğimiz vardı. Benim Mübeccel'e verdiğim kitap kuzen Şuşu'dan çıkar, onun anneme verdiği kitap ise Mübeccel okuduktan sonra bana gelirdi. Araya hemşiremin kitapları da karışınca trafik hepten çıldırır, hangi kitap kime gitmiş takip edemezdik.) 90 yıllık yaşamına ne çok kitap, ne çok polisiye sığdırdı canım Mübo'm. Heyecanına bizi de dahil edip. Aramızdaki yaş ve jenerasyon farkına rağmen konuşacak ortak dil bulmayı hep başarırdık zaten.

27 Ocak 2016

Kuzu: Bir Varmış Bir Yokmuş



2014 Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Film seçilerek ödüllendirilen, Kutluğ Ataman'ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği Kuzu, Erzincan'ın köyünde yaşayan iki çocuklu yoksul bir ailenin hikayesini anlatıyor. Pastoral ve karlı bir coğrafyada geçen filmde, İsmail ve Medine beş yaşına gelmiş oğullarını sünnet ettirmeye karar verir ama Medine'nin bir isteği vardır. Tüm köyü davet edecekleri ve et ikram edecekleri bir sünnet töreni yapmak ister. Kocası İsmail ise isteksizdir. Sünnet sebebiyle tüm ilgi ve alakanın odağına birden bire Mert'in oturması, evin kızı Vicdan'ın kardeşini kıskanmasına sebep olur. Ablasının duygularından bihaber Mert, onun anlattığı masalları dinledikçe düğün için kesilecek bir kuzu bulması gerektiğine iyice inanır. Filmin altını çizdiği ama derinlemesine irdelemediği konuların başında sünnet mevzusu geliyor. ABD'de dönen tartışmaların Türkiye'ye hiç uğramadığı, kültürel bir pratik olarak genel geçer bir kabule sahip sünnet uygulaması, ülkemizde "erkekliğe" geçişin ilk adımı olarak görülüyor ve törenlerle kutlanmaya layık bulunuyor. Filmin, sünnete atfedilen bu değerin toplumdaki kadın-erkek ilişkisini nasıl kurduğunu sorgulamak gibi bir derdi yok. Enerjisini toplumun ikiyüzlü ahlakçılığını masaya yatırmaya harcayan Kuzu, izleyici hiç beklemediği bir yerden vuruyor. Aile fertleri arasında en sığ çizilen karakter ise baba İsmail. Filmin gidişatını etkileyecek birkaç hamlesi dışında göstermesi gereken bir varlığı yok gibi. Film İsmail'in neyi neden yaptığını anlatmak bile istemiyor sanki. Umursamıyor. Medine'nin durumu ise biraz daha farklı. Hakkını arayan bir kadın olarak ona az çok derinlik bahşedilmesine rağmen altı fazla doldurulmamış isyanı havada kalıyor. Film, iyi işlense hikayeyi zenginleştirecek toplumsal baskı, ikiyüzlülük, kadın-erkek ilişkisi, komşular arası rekabet gibi konuları aralara serpiştirmekle yetinmiş. Kuzu'nun en güzel yanı ise çocuk oyuncuları. Hikayenin farklı yerlerinde sırtladıkları filmi bitiş noktasına kadar büyük bir başarı ile taşıyorlar. Basit bir öykü ve minimalist bir anlatım ile yola çıkan Kuzu, "bir varmış bir yokmuş" masallarına gönderme yaparcasına öne çıkan tarzıyla eğlenceli bir seyirlik sunuyor.

Kuzu (2014)
Kutluğ Ataman 
Yıldız Karnesi: ***

20 Ocak 2016

Arjantin'den Türkiye'ye Uzanan Bir Yol: Ölü Kızlar


"Kızların kemiklerini toplamak, bir araya getirmek, onlara ses vermek ve sonra da nereye gitmeleri gerekiyorsa oraya doğru özgürce koşmalarına izin vermek." (sf. 42)

18 Ocak 2016

Nadide Hayat: Ritminiz Bir Kere Bozulmaya Görsün!


Hayatın norm kabul edilen bir ritmi var malumunuz. Doğup büyüyor, okula gidiyor, (erkekseniz ve hikayeniz Türkiye gibi militer bir kültürde geçiyorsa) askere gidiyor, evleniyor, çoluk çocuğa karışıyor ve en nihayetinde ölüyorsunuz. Tabii herkesin hayatı bu ritme uymuyor. Bazısı boşanıyor, bazısı hiç evlenmiyor, bazısı evleniyor ama hiç çocuk yapmıyor, bazısı da ne yazık ki zamanından önce ölüyor. Hayatın ritmi içinde önüne konan hedefleri birer birer geçerken ve sıra tam dizinin "emeklilik döneminde yeşeren torun sevgisi" adlı bölümüne gelmişken bir anda partneri ölen, çocukların çoktan ayrıldığı evlerinde bir başına kalan, hayatın ritmini erken kaybedenler var bir de. İnsana birey olduğunu unutturan koşuşturmacaların ardından elde var yalnızlık ile baş başa kalanlar. Önlerinde uzanan vadesi meçhul hayatı hangi kaba dolduracaklarını bilemeyenler onlar. Sudan çıkmış bu balıklar şimdi ne yapacaklar?