(Okumaya devam etmeden önce: Tanıtım yazısı yazmadım. Üçüncü sezonla ilgili düşüncelerimi yazdım. Her ne kadar hayati önem taşıyan gelişmelere değinmemeye çalıştıysam da 3. sezonu izlemediyseniz ve izlemeyi düşünüyorsanız devam etmek alacağınız bir risk. Ben uyarımı yapayım, siz nasıl istiyorsanız öyle hareket edin pek tabi. Hürmetler.)
Downton Abbey'nin üçüncü sezonunu geçtiğimiz günlerde izledim (Dördüncü sezonun bu ay sonunda İngiltere'de yayınlanmaya başlayacağını düşünürsek epey geç kalmıştım!). Üçüncü sezonu ikinciden daha çok sevdiğimi belirterek söze başlayayım. İkinci sezonun başlıca konusu Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere'nin ve İngiliz aristokrasisinin başından geçenlerdi. Savaşı ardında bırakan üçüncü sezon ise savaş sonrasında Downton'da yaşanan gelişmelere ve toplumsal değişime odaklanıyor.
Kuşak çatışması her zaman olduğu gibi yine sezonun belkemiği meselelerinden biri. Lord Grantham'ın otoritesini kaybetmek istememesi, Matthew ile yaşadığı çekişmeler, eski alışılmış ama artık işe yaramayan yöntemlerle yeni metodların çarpışması buna bir örnek. Edith'in bütün sınıfsal farklılıkları göz ardı ederek, İngiliz fakirleri gibi gazeteye yazı yazması ve babasının karşı çıkması ise bir başka örnek. Gerçi Grantham karşı çıkıyor ama kendisini dinleyen mi var? Sezon boyunca Lord Grantham'ın her itirazının ailenin fertleri tarafından bertaraf edildiğini, otoritesinin her fırsatta sarsıldığını ama ona sarsılmıyormuş gibi yapıldığını gördük. Bu bahtsızı zaten geçen sezon da askere almamışlardı. İngiliz ordusundan da bir tekme yemişti. Kocamış kurt müessesesinin Grantham temsilcisi kendisi.
Lady Grantham kısa bir süreliğine de olsa ''süs bebek'' kontenjanından çıkarıldı, sahalara sürüldü. Anne sıfatıyla sahalarda top koşturdu. -Allah uzun ömür versin- kayınvalidesinin müdahalesi sonucu yine yedek kulübesine alındı. Artık önümüzdeki maçlara bakacak. Sanırım Mary'nin de epey az ortalıkta göründüğü bir sezondu. Yani yine ortalıktaydı özellikle Matthew ile Lord Grantham ilişkisinde bolca karşımıza çıktı ama evlenip barklandıktan sonra esas kız rolünden feragat ettirmişler. Gerçi yeni sezonda işlerin değişeceğinden eminim. Sanırım sezonun en öne çıkan isimlerinden biri Branson'dı. Özellikle aile içindeki konumunda meydana gelen değişim, aileye uyum sağlaması, bunu yaparken de bazı değerlerinden vazgeçmesi ama bazı meselelerde aileye boyun eğmemesi, sezon sonunda Mrs. Hughes'un bile takdirini kazandı.
Aristokrasiden vazgecemeyen İngiltere ile Avrupai anlamda aristokrasi görmemiş Amerika'nın birbirine olan zıtlığı, savaş sonrası toparlanmaya çalışan ülkede işsiz, eşsiz kalan kadınlar arasında fahişe sayısının artması, 20. yüzyıl başlarında İngiltere'de devletin eşcinsellere karşı uyguladığı cezai yaptırımlar, pek çok insanın eşcinselliğe karşı takındığı olumsuz hatta zaman zaman düşmanca tavır bu sezon aktarılan toplumsal gelişmelerin bazılarıydı. Yine karakterlere dönecek olursak, Thomas ve O'Brien arasındaki su sızıntısının ufacık bir çatlaktan derin bir yarığa dönüştüğüne tanık olduk. Zamanında kafa kafaya verip başkaları için planladıkları kötülükleri şimdi birbirleri için düşünüyorlar. Sanırım bu şekilde Downton'ın gedikli kötücülleri olmaktan çıkıp, daha gerçekçi karakterler haline geldiler.
İzlerken en-en-en sıkıldığım yan hikaye ise mapusa düşen Mr. Bates ile yavuklusu Anna idi. Yeni sezonda onlara nasıl bir yol çizilecek bilmiyorum ama mevcut haliyle diziden çıkarılsalar özlemeyeceğim karakterler kendileri. Yeni eklenen şaşkoloz suratlı Alfred ile erkek güzeli Jimmy bir de Daisy'nin hiç hazzetmediği Ivy ile ilgili bir karara varamadım. Jimmy son hareketi ile beğenimi toplamış da olsa gözüm üzerinde. Daisy ile Ms. Patmore hizmetkar takımının en sevdiğim üyeleri. Gerçi bu sezon Daisy bir öncekine göre daha az göz önündeydi ama dördüncü sezonda şansının döneceğine inanıyorum.
Üçüncü sezon, Downton Abbey'nin tartışmasız en dramatik sezonuydu. Umarım yeni sezon sıkıcı sahnelerin azaldığı, izleyende merak uyandıran yeni hikayelerin anlatıldığı, Edith'in nihayet aşkı bulduğu bir sezon olur. Bir de hayırlısıyla Mr. ve Mrs. Bates'den kurtulursak başka ne isterim!
İzlerken en-en-en sıkıldığım yan hikaye ise mapusa düşen Mr. Bates ile yavuklusu Anna idi. Yeni sezonda onlara nasıl bir yol çizilecek bilmiyorum ama mevcut haliyle diziden çıkarılsalar özlemeyeceğim karakterler kendileri. Yeni eklenen şaşkoloz suratlı Alfred ile erkek güzeli Jimmy bir de Daisy'nin hiç hazzetmediği Ivy ile ilgili bir karara varamadım. Jimmy son hareketi ile beğenimi toplamış da olsa gözüm üzerinde. Daisy ile Ms. Patmore hizmetkar takımının en sevdiğim üyeleri. Gerçi bu sezon Daisy bir öncekine göre daha az göz önündeydi ama dördüncü sezonda şansının döneceğine inanıyorum.
Üçüncü sezon, Downton Abbey'nin tartışmasız en dramatik sezonuydu. Umarım yeni sezon sıkıcı sahnelerin azaldığı, izleyende merak uyandıran yeni hikayelerin anlatıldığı, Edith'in nihayet aşkı bulduğu bir sezon olur. Bir de hayırlısıyla Mr. ve Mrs. Bates'den kurtulursak başka ne isterim!