Ne oldu, nasıl oldu, anlamadım ama geçtiğimiz sene sonbaharın gelişiyle birlikte film/dizi izleme hevesim yandı bitti küle döndü. Sadece YouTube izlediğim ve ekranlardan uzak geçirdiğim aylardan sonra ilk ilgimi çeken yapım, The Story of Park's Marriage Contract oldu. Konusu geçen yaz Netflix'te izlediğim ve pek sevdiğim See You In My 19th Life'ı andırdığı için şans vereyim dedim, vermez olaydım. Juju adasına gittikleri ve sürüyle saçmalığın yaşandığı 7. bölüm (it took me seven effing episodes yes) yollarımızı ayırma vaktinin geldiğini anladım. Müessesimiz oldu bittiye getirilen senaryolara tepkili, sevgili okur.
Bir umut yükseldiğim Kore semalarından yere çakılınca İngiltere yapımı Smothered'ı gözüme kestirdim. Günümüz Londra'sında geçen bir romantik komedi kendisi. Tom ve Sammy isimlerine sahip interracial bir çiftimiz var ama öyle değillermiş gibi davranıyorlar. Yani bu durumun bahsi bir kere bile geçmiyor. Birbirinden çok farklı iki karakterin aşkını anlatıyor dizi. Tom sade hayat yaşayan, işten eve evden işe giden bir adam. Sabahlar olmasın Sammy ise tam bir gece kuşu, party insanı. Bir gece -Tom'un zorla götürüldüğü- bir barda yolları kesişince hikayeleri başlıyor. Her biri 20-30 dakika arası değişen altı bölüm boyunca ikilinin ilişkilerinin adının konmasını, birbirlerine alışmasını, arada çıkan arızaları, birbirlerini kabullenmelerini izliyoruz. Dizi, "ilişkiler kolay olmak zorunda değil, bazıları too much work de olabilir" mesajıyla bitiyor. Hikayede "norm dışı" diyebileceğimiz birçok karaktere temsiliyet verilmiş fakat senaryo "renk körlüğü" stratejisi güdüyor. Diğer bir ifadeyle karakterlere temsiliyet verirken içinde bulundukları toplumsal yapının onları norm dışı görmesine yönelik hiçbir söz söylemiyor. Tüm ötekileştirilmelerin aşıldığı "ötekileşmeler-üstü harikalar diyarı" sunuyor. Öte yandan dizideki oyunculuklar iyi, senaryodaki kimi diyaloglar da esprili, bölümlerin süresi kısa. Modern dating hikayelerini sevenlerin ilgisini çekebilir.
* BTS özlemimin depreştiği bir gün Jinny's Kitchen'a başladım. Birçok sahneyi sürekli geri alıp tekrar tekrar izlediğim için ilk bölümü bitiremedim. Ama kahramanlarımız Meksika'ya giriş yaptı. Heyecan dorukta!
* BTS demişken Disney+'daki Behind The Star belgeselinin ilk üç bölümünü devirdim. Bitmesin diye yavaş yavaş izliyorum. Çok sevgi annecim!
* Bu aralar dönen Epstein tartışmalarından etkilenip Netflix'in Jeffrey Epstein: Filthy Rich belgeseline başladım. Aslında Netflix önerdi, hadi bir bölüm bakayım, dedim. Devam eder miyim emin değilim.
Bitirirken:
Önümüzdeki hafta ne izleyeceğime henüz karar vermedim ama gözüme kestirdiğim bir-iki Netflix yapımı var. Afşin Kum'un romanından uyarlanan Büşra geliyormuş. Belki ona başlarım. Ne diyelim, kısmet bu işler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder