20 Nisan 2010

Hayatımdan bir Tim Burton geçti...

Tim Burton sergisi New York'a gelmiş gidip görmemek olmaz. Hem bir kere ismi var: Tim Burton. "Bebeeem, Tim Burton sergisine gidiyroum bean, sonra ariiim mi?" cümlesi kurduracak kadar önemli bir aktivite. (Bu sırada karşı taraf da kesin "NegzeeL" diyordur telefonda --- ııyk) Evet Corpse Bride dışında bir filmini izlemediğim doğru. Ama "Bebeeem, didim ya, Tim Burton bu."

Şakır şakır yağmur yağan bir pazartesi günü gidiyoruz MoMA'ya hemşiremle. 6th Avenue ve 53'ün köşesine geldiğimizde ben 53. sokak boyunca sıralanmış insanları, yetmemiş üzerine köşeyi dönüp 6th Avenue üzerinde 54. sokağa doğru uzanan kuyruğu görüp bir yutkunuyorum. O sırada bir teyzenin elindeki tabelayı sırada bekleyenlerin suratına suratına sallayıp "Tim Burton biletleri satıldı" haykırışlarını duyup bir kez daha yutkunuyorum. Nasıl yani? Tim Burton? Sold out? Biz Tim Burton'ın çiziktirdikleri sergileniyor diye gelmiştik. Kendi mi oturuyor içeride?

MoMA'nın bilet gişesi kuyruğunda bekleyenleri o yağmurun altında bırakıp binanın içine giriyoruz. Hemşirem İstanbul'da yaşamasına rağmen MoMA'ya üye olma derdinde. Burada yaşayan benim, üye olan o, bu işte bi terslik var diye diye, şimdi elli papeli bu karta yatırsam mı acaba diye düşüne düşüne ben de üye olmaya karar veriyorum. (Admissions'da açtığım zarfların paraları Timciğime feda olsun. Hem "Bebeeem, MoMA'ya üye olduamm" demek de epey havalı) Trink diye üye kartlarımızı alıyoruz. Ellerinde Timed Ticket'ları, Tim Burton sergisini gezmek için biletin üzerinde yazan saatin gelmesini bekleyen garibanların arasından vakur bir edayla sıyrılıp, havalı havalı kartlarımızı uzatıyoruz.

Ta-ta-taaam! MoMA'ya sızmış bulunmaktayız. Sağ cenahtaki merdivenlerden koşarak bir üst kata varıyoruz. Al-la-hım o ne! Ben bi Çarşamba pazarını bu kadar kalabalık bilirdim! O da sabahtan değil de öğleden sonra gitmek gaflet ve delaletinde bulunursanız! İçerisi altalta üstüste insan kaynıyor. Kenardan kenardan ilerlemeye çalışmak nafile. Her Burton çiziktiriğinin önünde en az 3 (yazıyla üç) insan bekliyor!

Namussuz da güzel çizmiş yahu! Ağzım açık ayran delisi gibi bi o çizimine bi diğerine bakıyorum. Şiirler ya da kısa/uzun notlar yazmış kimi çizimlerinin yanına. Hepsini okumaya çalışıyorum. Bir yandan da avazım çıktığı kadar hemşireme bağrınıyorum, gelsin o da görsün diye. Fotoğraf çekmek yasak ama Tim Burton'ın yeteneğine, zekasına, hayal gücüne hayran kalmak kesinlikle yasak değil. Oyster Boy, The Girl with Many Eyes, Stain Boy, Robot Boy hepsi geçtiler önümden tek tek. Sonra filmlerdeki karakterlerin küçük maketleri. Corpse Bride'ım benim.

Sergi, Tim Burton'ın ilk gençliğinden son filmine kadar geçen sürede yaptığı çizimlerden geniş bir koleksiyon sunuyor ziyaretçilere. Skeç defterinden sayfalar, gazete kağıdının bile üzerine yaptığı çizimler var. Müzenin en alt katında filmlerinin afişlerini sergiliyorlar. Giriş katında rakamlar üzerinden yaptığı çizimler var. (Şayet Tim Burton'ın official sayfasına girerseniz, ekranda çıkan rakamlar bahsettiğim çizimleri) "1" rakamının yanına şöyle bir not düşmüş Tim Burton: "This poor fellow never has fun, he is all alone, he is only one". Ve birçok çizimde görüyorsunuz, Burton hep Johnny Depp'i hayal etmiş Depp'in canlandırdığı bütün karakterleri ince ince kurgularken. Skeç defterlerinden Johnny Depp bakıyor size.

Tim Burton'ın zekasına ve yeteneğine hayran kalarak, bende neden böyle yetenekler yok diye hayıflanarak çıkıyorum sergiden. Bir insanın çizim yeteneğinin olması başka, dünyayı görebilen bir gözü olması başka, dünyayı eleştirebilen bir gözü olması başka, espri yeteneği olması başka birşey. Tim Burton'da bunların hepsinin var olması bambaşka birşey.

Sizi çok kıskandım Tim Bey.
İtiraf ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder