29 Aralık 2019

Polisiye Challenge 2019 - Neler Okudum? (I)


Geçen sene ilk kez kendime bir kitap okuma challenge'ı oluşturmuştum. O postta da bahsettiğim gibi senelerdir türlü blog ve instagram hesaplarının düzenlediği okuma listelerini takip eder ve bazılarına katılırım. Lakin şimdiye dek hiçbirini tamamlayamadım.  Sanırım iki temel sebebi var: Genelde bu listelerde öngörülen kitap sayısı, benim bir yılda okuduğum ortalama kitap sayısından fazla oluyor. Bir de araya aklıma esen/yeni çıkan/popülerleşen kitapları sıkıştırınca bu listeleri tamamlamam iyice zorlaşıyor. Bu iki sorundan hareketle kendi listemi hazırlarken, hem en çok "liste dışılık yaptığım"  kitap türünde -polisiye- okumaya, hem de kategori (ve dolayısıyla kitap) sayımı kısa tutmaya karar verdim. Ve ta-da! işe yaradı.

Listenin tüm kategorilerini sene başında belirlemedim. Hatta öngördüğüm bazı kitaplarda değişiklik yaptım. Mesela "Türkçe ve İngilizce dışında bir dilde yazılmış bir çeviri" kategorisinde aslında İspanyol yazar Antonio Hill'in "The Summer of Dead Toys" kitabını okumayı planlamıştım. Ama kitabın elimdeki soft kopyasını kaybettiğim için değiştirmek zorunda kaldım. Bazı kategorilerde ise esnetme yaptım, örneğin "TV ya da sinemaya uyarlanmış bir kitap" kategorisinde okuduğum son Veronica Mars kitabının -Mr. Kiss and Tell- aslında birebir TV uyarlaması yok. Ama kitabın karakterlerinin TV dizisi var -hatta bu sene yeni bir sezon geldi- o yüzden listeye eklemekte beis görmedim.

Bir de bahsetmeden geçmeyeyim, bu postu yazarken yıl içinde instagram ve goodreads hesaplarım aracılığıyla aldığım notlardan faydalandım. 

Evet hazırsak, başlıyorum.

İlk okuduğum kitap "Kuzey Avrupa (Nordik) polisiyesi" kategorisi için seçtiğim Jo Nesbo'nun Yarasa'sıydı. Aslında planlanmış bir okuma değildi. Kitaba okulun kütüphanesinde denk gelince listeme eklemeye karar verdim. Norveç polisiyesinin ünlü karakteri Harry Hole'nin (Holly diye okunduğunu bu kitapta öğreniyoruz) ilk macerası Avustralya kıtasında geçiyor. Öldürülen Norveç vatandaşı genç bir kadının katilini arayan Hole, okuru ülkenin sömürgecilik ve ırkçılık tarihine, yerliler ve beyazlar arasındaki ilişkilere ve yerli mitlere sürüklemeden bırakmıyor. Hikaye yavaş başlayıp, zaman zaman hızlanıyor, sonra tekrar yavaşlıyor. Avustralya'nın kültürel geçmişine yaslanan, yer yer işin polisiye kısmından kopan bir kitap Yarasa. Yine de sürükleyici ve insanı hiç beklemediği bir yerden vuracak kadar acımasız.

İkinci okuduğum kitap yabancı blogger hesaplarında görüp merak ettiğim ve "Son üç sene içinde yazılmış" kategorisi altında okuduğum, Karen McManus imzalı One of Us is Lying oldu. Bir odada sadece beş öğrenci var. İçlerinden birisi ölüyor. Diğerleri "ben öldürmedim" diyor. Hangisi yalan söylüyor? Roman odadaki dört karakterin ağzından yazılmış. Hikayeyi anlatırken sırayla ilerliyorlar. Genellikle birinin bıraktığı yerden diğeri anlatma görevini devralıyor. Sıkı bir "page turner" kendisi. Sırf merakıma yenildiğim için uykusuz kaldığım zamanlar oldu. Karakterlerin hepsinde bir ilerleme, dönüşme durumu söz konusu. Bu da okura karakter derinliğine dair tatmin duygusu veriyor. Türkçe'ye Yabancı Yayınları tarafından çevrilmiş. Benim için bu senenin en güzel keşiflerinden biri oldu.

Sıra geldi okuduğum üçüncü kitaba: M. Murat Somer'in meşhur Hop-Çiki-Yaya serisinden Buse Cinayetleri ("bir polisiye serisinin ilk kitabı" kategorisi). Kitap beni hiç bilmediğim bir dünyaya, travestilerin yaşamına sürükledi. İsmini hiç öğrenemediğimiz ana karakterimiz, bir kulüpte idarecilik yapan, aynı zamanda mekanın ortaklarından bir drag queen. Bir gece yarısı kapısını çalıp ondan yardım isteyen Buse'nin ölü bulunmasının ardından dedektiflik işine soyunuyor. Polisiye türünün gediklileri için zayıf bir kurgusu var ama yazarın dili çok güzel akıyor. Toplumdan itelenen, dışlanan travestileri romanın tam merkezine, üstelik bunu bir acıma/acındırma şovuna dönüştürmeden, hatta tam aksine güçlendirerek koyan bir "aykırı" roman. Ayna tuttuğu toplumsal gerçekliği merak eden polisiye severlere kesinlikle tavsiye ederim. Bu arada bu romanın ardından serinin ikinci kitabı Peygamber Cinayetleri'ni de okudum ve ilkinden çok daha iyi bir kurgusu olduğunu düşünüyorum. İlk kitapta aradığınızı bulamadıysanız vazgeçmeyin, mutlaka ikinci kitap ile devam edin derim.

Challenge listemin dördüncü kitabı bir arkadaşımın tavsiyesi (hatta kitabı ödünç vermesi) üzerine okuduğum Fener Balığı oldu. "Kadın bir yazarın kaleme aldığı polisiye" kategorisinde listeme eklenen kitabın yazarı Nuray Atacık'ın ilk romanı, ki kendisi bu yaz ikinci romanı Bukalemun'u yayımladı. Eğer vakti zamanında Her Temas İz Bırakır'ı okuyup sevdiyseniz Fener Balığı'nı da seversiniz diye düşünüyorum. Benzer bir cinayet büro ekibinin çözmeye çalıştığı bir vaka ile karşı karşıyayız. Hatta ekiptekiler de Behzat Ç.'nin ekibindekileri anımsatıyor. Bilgisayar ve her türlü teknolojik aletten şıp diye anlayan genç kadın polis, tövbe edip doğru yolu bulmuş delifişek bir erkek polis, ondan daha genç ve hovarda, aynı zamanda biraz da komik erkek polis ve amirleri Murat. Roman birden fazla karakterin hikayesine odaklanarak başlayınca ortaya çok katmanlı bir hikaye çıkacak zannedebilirsiniz. Pek öyle değil. Ama dili çok akıcı ve hızlı bir polisiye. Satır aralarındaki cinsiyetçiliği de biraz göz ardı etmeniz gerekebilir.

Beşinci kitap uzun zaman önce aldığım ve raf bekleyen Ahmet Ümit romanı Beyoğlu'nun En Güzel Abisi oldu. Kendisine layık gördüğüm kategori "İstanbul'da geçen bir polisiye" idi. Lise yıllarında çok severek okuduğum Ahmet Ümit ile son dönemde yıldızım pek barışmıyor. Bu kitap da fikrimi değiştirmedi açıkçası. Cumhuriyet tarihi boyunca sürekli (kentsel ve etnik anlamda) dönüşen Tarlabaşı, hikayenin merkezini oluşturuyor. Komiser Nevzat'ın sürekli Ali üzerinden verdiği tarih dersleri bir yerden sonra bana bıkkınlık verdi. Roman aynı zamanda kadın konusunda sürekli yalpalıyor. Kendini kadınlara üstünlük taslamayan, eşitlikçi bir yere konumlandırıyor gibi görünse de hikayedeki kadın karakterler hep erkekler üzerinden var edilmiş. Misal, genç erkeğe aşık olmuş yaşı geçkinler (bu aşk yüzünden "düşmüş" bir hale gelmeleri de ayrıca anlamlı), erkeğe duyduğu aşk ile dönüşüp doğru yolu bulanlar, ekip arkadaşına aşık temiz aile kızları, kötü yola düşmüş kör aşık kadınlar vs. Ayrıca öldürülen Engin karakterinin geliştirilmemiş olması, bu cinayetin işlenme sebebi ve katiline dair merak uyanmasını engelliyor. 

Burada küçük bir mola veriyorum. Listenin geri kalanı bir başka post ile geliyor.

2 yorum:

  1. Hedefinizi tamamlamanıza sevindim. Bu tarz etkinliklere elimden geldiğince katılıyorum. Şimdiye kadar bütün listemi okuduğum sadece bir etkinlik oldu. Onda da kategoriler basitti ve yanlış hatırlamıyorsam on kitap seçiliyordu.

    Yazınızın devamını bekliyorum :-)

    YanıtlaSil
  2. yorumlarınız için çok teşekkür ederim. uzun süre blog yazmayınca yorum var mı yok mu kontrol etmeyi de unutmuşum. anca bugün akıl edebildim :) polisiye tarzı seviyorsanız belki bu sene birkaç kategori birlikte okuruz? :)

    YanıtlaSil