4 Mayıs 2009

Whose Hoose is That?



Ben sonbahara kadar bir daha gidemeyiz diyordum ama bizim cocuk okulun son 2 haftasina 2 Broadway oyunu sıkıştırdı. The 39 Steps ve Chicago..

The 39 Steps'e cuma aksami gittik. Aslinda bu oyunla ilgili en ufak bir bilgim yoktu ama bizim cocuk zamaninda hazirlikta ingilizce dersinde kitabini okumus, konusu casusluk deyince icimdeki CSI ruhu kabardi ve gidelim dedim. (Cocukken Enid Blyton kitaplari okuyup, canim anneannemle "Muder, She Wrote" dizisindeki Jessica Flectcher'i ve TRT-1'de yayinlanan "Iz Pesinde" dizisini seyrederdim. Ne zaman anneannemlere gitsek kutuphanesindeki Agatha Christie'leri alip bir koseye cekilirdim. Soranlara "ileride dedektif olucam" derdim. Cok cesur bir cocuk da degildim hani. Hayal iste..)

Eveeet, yine dagittim konuyu toparliyorum sevgili okur panik yok.

Cuma aksami The 39 Steps'e gittik. Bu sefer ki bildigimiz tiyatro oyunuydu, muzikal degildi. Oyun kadrosu toplam 4 kisi ama oyle bir oynadilar ki sanirsiz 30 kisi sahne aliyor. O kadar hizli ve basarili karakter degisimi. Karakter degisimini vurgulamak icin -konusma ve ses tonu degisiminin yaninda- zekice planlanmis kostum degisimi. Yine insani hayrete dusurecek dekor kullanimi.

Casusluk hikayesini icine mizah katarak sahnelediler ama oyle bir oynadilar ki sanki tiyatro degil de film izledik. Tren uzerinde kovalama sahnesi oynadilar mesela. Sahnede aralari biraz mesafeli yerlestirilmis sandiklar. Onde esas cocuk Rrrrrichard, arkada Alman casuslar sandiklarin tepesinde ilerliyorlar. Richard devamli pardesusunun eteklerini tutup dalgalandiriyor. Arkadaki Almanlar da ayni sekilde. Salonda derin bir ruzgar sesi. O kadar basarililar ki o sandiklarin tepesinde degilde gercekten trenin tepesinde ruzgarda ilerlemeye calisiyorlar saniyorsunuz. (Asagidaki fotograf tam da bahsettigim sahnenin)


Devlet tiyatrolari boyle birsey icin odenek ayirir mi bilemem ama Londra ve/veya New York'taki belli basli birkac oyunu yonetmenlerin her sene izlemesi gerektigi kanaatindeyim. (Belki de izliyorlardir kimbilir...)

Bu arada biletler cok pahali (bizimki okul icin ayrilmis indirimli bilet statusunde) ve tam da tiyatro kime hitap ediyor -parali orta ust sinifa mi yoksa tiyatro icin bile zaman ve butce ayiramayan alt siniflara mi- sorusunu cok da guzel yanitliyor. Sanirim 2 sene once Istanbul Buyuksehir Belediyesi biletleri 1 ytl'den satmaya baslayinca bu tartisma Turkiye'de patlak vermisti. "Gosteri sanatlari ile eglenmek" anca belli bir sosyo-ekonomik statudeki insanlarin harci. Cem Yilmaz gosterilerine kimler gidebiliyor, ozel tiyatrolarda oyunlari kimler izleyebiliyor, konserleri kimler takip edebiliyor (Depeche Mode konser bilet fiyatlarini gordunuz mu mesela), sinemaya bile kim gidebiliyor..

Bunlari yapabildigi icin insanin kendini "kulturlu" addedmesi ve yapamayanlari "kultursuz, hırto" gormesi ve elestirmesi ("bu halk birak kitap okumayi, gazete okumayi bile bilmez" vs. tavirlari) bana cok buyuk bir iki yuzluluk gibi geliyor. Bence yaptigimiz "kulturel" aktivitelerin ufak bir sinifin imkaninda oldugunun farkinda olarak yasayalim, asagilamayalim, yargilamayalim, o bile bir erdemdir.


** Bu arada baslik the 39 Steps oyunundan bir replik. Iskoc aksani uzerinden yapilmis bir espri...