25 Ağustos 2021

Sözde Kızlar


kadrajı yatay düzenlemem gerektiğini akıl edememişim

"Peyami Safa ile Bir Yaz" kapsamında ikinci romanı da bitirmiş bulunuyorum. Konusu kısaca şöyle: Mütareke yıllarında geçen hikayede kahramanımız Mebrure, Manisa'nın Yunanlar tarafından işgal edilmesinin ardından zor zamanlar geçirir. Babası işgal kuvvetlerince tutuklanmıştır ve akıbeti bilinmemektedir. Mebrure babasını aramak amacıyla İstanbul'a gelir ve akrabalarının Şişli'deki evinde kalmaya başlar. Konağın hanımı Nazmiye, kızı Nevin ve oğlu Behiç'tir. Bir de Rum hizmetçileri bulunur. Konaktakilerin düzenli verdiği davetler ile ağırladığı küçük bir arkadaş grubu vardır. Roman, babasının akıbetini araştıran Mebrure'nin konak sakinleri ve arkadaş grubundakilerle kurduğu ilişkileri ele alır. 

Sözde Kızlar, akademik eleştirilerde sıkça dile getirildiği üzere mutlak iyi ve mutlak kötü karakterlerin olduğu bir anlatı yapısına sahiptir. Peyami Safa, içki, müzik/dans, cinsellik gibi "Batılı" zevklere sahip İstanbullu kızların karşısına Mebrure'yi yerleştirir. Mebrure, evdekilerin aksine karşı cinse duyduğu bedensel istekleri dizginlemesini bilen bir kadındır. Üstelik Anadolulu olması onu yazarın gözünde değerli kılan bir özelliktir. Ülke siyaseti ile ilgilenir ve Batılı becerilere (piyano çalmak) sahip olmasına rağmen Batılılaşmanın sınırını çizmesini bilir (içki içmemek, bekaretini korumak). Benzer şekilde romandaki erkek karakterler de mutlak iyi ve kötü olarak ikiye ayrılır. Evin genç erkeği Behiç bedensel zevklere olan düşkünlüğü ile Batılılaşmanın dozunu kaçırmış bir düşkündür, anlatıcı için adeta bir utanç kaynağıdır. Onun karşısında ise ülke dertleri ile dertlenen, "Sözde Kızları" asla tasvip etmeyen, göğsü Anadolu aşkı ile dolu faziletli iki genç erkek vardır: Nadir ve Fahri. İnşa ettiği bu zıtlıklarla yetinmeyen Peyami Safa, "Sözde Kızlar"a yaptıkları hatalar sebebiyle bedel ödetmekten geri kalmaz. Safa, romandaki en büyük cezayı anlatılan bir elim olayın kadın failine keserken, erkek faile ise daha insaflı davranır. 

Sözde Kızlar, erken Cumhuriyet döneminde özellikle kadın okurlara verilen öğütleri görmek, dönüşen toplumsal koşullar altında cinsiyet normlarının nasıl muhafaza edilmeye çalışıldığını anlamak açısından iyi bir örnek teşkil ediyor. Öte yandan bugün bulunduğumuz noktadan yıllar öncesine dönüp bakmamızı mümkün kılarak hem toplumsal yapının değişime karşı direncini hem de değişimin kaçınılmazlığını hatırlamamızı kolaylaştırıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder