31 Ağustos 2009

Eve Dönüş

Bir gece vakti, karanlıklar içinde ayrıldım İstanbul'dan. Uçak gökyüzüne havalanırken, var gücüyle bastıran uykumla savaşıp zar zor açık tutabildiğim göz kapaklarımın arasından baktım aşağıda ışıldayan şehre. Doğduğum şehre. Büyüdüğüm şehre. İlk gençliğimden beri kaçıp uzaklaşmak istediğim şehre. Sevdiğim insanları barındıran şehre. Gece bize sunduğu durgun ve vakur suretinin ardında ne zorluklar, yalnızlıklar sakladığını bilerek hem de. İstanbul bir kez daha küçüldü, küçüldü ve kayboldu. Bir kez daha izledim yavaş yavaş silinişini gözlerimin önünden. Geride bıraktıklarımı düşündüm, ağladım, ağladım ve sustum.

Şimdi Mayıs ayında bıraktığım yerden yola devam etme zamanı.
Uzun, yorucu ve beklentilerle dolu bir sene başlamak üzere.
Yine, yeniden New York'tayım.

15 Ağustos 2009

Çığlık

Kaç defa dinledim hatırlamıyorum. 5, 10, 20? Çok da abartmayayım ama 10-15 kere dinlemişimdir herhalde. Son albümündeki en sevdiğim şarkısı olduğunu bile iddia ettim. Sonra hemşirem "Uzun süredir şarkı sözü yazamıyormuş, sonra bu şarkıyı yapmış ve ardından diğer şarkılar da gelmiş" dedi. Daha da kıymetlendi gözümde. Peki ben, 10-15 defa dinlediğim şarkının sadece ilk yarısının sözlerine dikkat etmemi nasıl açıklayabilirim? Şarkının ikinci yarısına gizlenmiş bir detayı nasıl 15. kez dinlerken fark edebilirim? Teoman'ın Fahişe şarkısına gizlediği Çığlık tablosundan bahsediyorum. Bilinç kapılarım açık ikinci yarıyı dinlerken Edward Munch'ün tablosu ile karşılaşınca yaşadığım şaşkınlığı ve aynı zamanda saçma sevinci anlatamam. Gizli bir gurur duydum Teoman'la. İtiraf ediyorum.