"Sen hayran olduklarımdan fazlasıydın, Albert Atay'dan daha gerçektin, evdeki adamdın, yan odadaki otoriteydin, masadaki neşeydin, sokaktaki hapşırık, rakı sofrasındaki fıkraydın. Genetik haritamdın. Babamdın."
Okuduğum ikinci hikaye kitabı Yekta Kopan'dan Bir De Baktım Yoksun oldu. Daha önce hiç okumadığım bir yazardı Yekta Kopan. Fil Uçuşu isimli blogunu keşfettiğimden beri okumak istiyordum bu kitabını. 2010 Yunus Nadir Öykü Ödülü'nü kazanmıştı. Hemşirem de okuyup beğendiğini belirtince öykü möykü demeden listeme ekledim.
Kitabın babasını kaybettikten sonra yazdığı hikayelerden oluştuğunu belirtmekte fayda var. Çünkü biri hariç (Kertenkele) bütün hikayelerin arka planında bir baba var. Bazılarının kenarından sızmış içeri, bazılarınınsa bel kemiği oluvermiş. Bir De Baktım Yoksun bir kaybediş kitabı aslında. Kaybedilenle hesaplaşma, gidenin yokluğuna alışma, kendini alıştırma kitabı. Ölümün köşesine sinmediği tek bir hikaye bile yok. Bununla beraber hikayeler ajitasyondan oldukça uzak. Evet bazıları gerçekten hüzünlü ama hiçbiri ölüm üzerinden prim yapmaya çalışmıyor. Kitabın kapak fotoğrafı gibi ismi de güzel: Bir De Baktım Yoksun. Ölüm de tam böyle bir şey değil mi? Anlık. Bir an varsın, sonra yoksun. O andan sonra artık sadece hayatını paylaştığın insanların anılarındasın, rüyalarındasın, anlattıkları hikayelerde, dört bir yana koydukları fotoğraflardasın. Çünkü artık sadece onlar yaşadığı sürece varsın.
Hikayelerin hepsi birincil ağızdan anlatılmış. Belki de bu sebepten, hep Yekta Kopan canlandı gözümün önünde okurken. Goncagül'ü bulmak umuduyla çocukluğundan beri korktuğu Yeşil Ev'in bahçesinde babasıyla karşılaşırken; Londra sokaklarında sırtında çantası babasının hayalini gerçekleştirmeye çalışırken; Ayfer'le Beyoğlu'nu boydan boya yürüyüp bir antikacı dükkanında geçmişe dalıp giderken; annesi ve kızıyla rakı masasında sohbet ederken; karısı ve ölü japon balıklarıyla hesaplaşırken ve babasının cenazesini ona anlatırken gözlerimin önünde hep Yekta Kopan vardı.
En sevdiğim hikaye İyi Uykular oldu. Babasına kendi cenaze törenini anlatarak bu kaybedişle hesaplaşmasını oldukça yaratıcı buldum. Cenaze gibi özünde son derece duygu yüklü ve hüzünlü bir vedalaşmayı yer yer espirili bir dille anlatmış Yekta Kopan. Aktardığı cenaze izlenimleri aslında bu ölümü kabullenişin tohumlarını atmasına yardımcı oluyor. Çünkü başımızdan geçen şeylerin gerçekten yaşandığına kendimizi inandırabilmemiz için onu yüksek sesle söylememiz gerekir bazen.
Bir De Baktım Yoksun akıcı dili, alıntıları, bir çok yazara yaptığı göndermelerle iyi yazılmış bir kitap. Raflarda çürümeye terk etmeyeceğim, ara ara herhangi bir öyküsünü açıp tekrar okuyacağım cinsten.
Yekta Kopan'in tum oykuleri birbirinden guzeldir, cok sicaktir. Neredeyse her kitabini okumusumdur. Bu kitabini da okumayi cok istiyourm. Hayalet gemi diye internet sitesi vardi. Yekta Kopan'in epey bir oykusu vardi o sitede, tavsiye edilir.
YanıtlaSilHiç duymamıştım o siteyi. Bakayım hemen. Ben ilk defa okudum Yekta Kopan'ı. Dilini çok yalın, anlattıklarını çok samimi buldum.
YanıtlaSil