29 Temmuz 2010

Key West, FL




Amerikan başkanlarının Key West
Truman Annex'de de Beyaz Sarayı var.

Key West'i sevdim. Hem de çok. Amerika kıtasında olup da Amerika'ya hiç benzememesinden dolayı herhalde. Küçük bir tatil kasabası burası. Farklı bir havası var. Sokaklar kaldırımda yürüyen, Vespaları ile gezen insanlarla dolu. Şehir merkezinde her yer yürüme mesafesinde. Duval St. şehrin en cıvıl cıvıl caddesi. Bir sürü restoran, cafe, bar, hediyelik eşya dükkanı, giyim dükkanı ve sanat atölyeleri toplanmış üzerinde. Key West'in Miami'den tek farkı hayat 24 saat akmıyor burada. Sabaha kadar açık barlar, restoranlar var ama bir kısmı daha saat 8 olmadan indiriveriyorlar kepenklerini. İki gece kalırız diye çıktık yola ama çok beğenince bir gece daha kalmaya karar verdik.

Denize girilecek birkaç plajı var ama biz kaldığımız iki otel sahibine de sorduk, ikisi de "biz kendimiz de buraya gidiyoruz" diyerek Fort Zachary Taylor State Park'a yönlendirdiler bizi. Parka girdikten sonra yol üçe ayrılıyor. İlk yol Fort Zachary Taylor'a, yani kaleye gidiyor. İkinci yol günbatımı izlemeye ve balık tutmaya ayrılan yere gidiyor. Üçüncü ve son yol ise plajın otoparkına gidiyor. Otoparktan plaja yürürken ormanlık bir alanın içinden geçiyorsunuz. Etrafta bir sürü piknik masası var. Denizi epey taşlı. Plajın en sağındaki koyun orada taş miktarı nispeten daha az. Deniz çok güzel. Duru, mavi, sakin bir su. Denizde, kıyıya yakın üç tane küçük kayalık var. Kayaların dibinde birbirinden güzel okyanus balıkları yaşıyor. Kayalıklardan birinde öyle güzel bir nokta bulmuştum ki, ben suyun içinde kayanın üzerinde oturuyordum, yanımdan sergeant major başta olmak üzere farklı renk ve desende balıklar geçiyordu. Tabi ki yine balık diye deli olduk ve gözümüzde gözlük birlikte kayaların etrafında tur attık.

Sunset

Farewell to Sun

Key West'in bir özelliği güneşin denizden batması. Mallory Square'de her günbatımı insanlar toplanıyor ve güneşin batışını bekliyor. Gerçi Mallory Sq.'in tam karşısına küçük bir ada denk geldiği için güneşin denizden batışını göremiyorsunuz. Ama gökyüzünün ve denizin büründüğü renkler harikulade. Etrafta gösteri yapan insanlar, onların çevresinde de geniş kalabalıklar oluyor. O kalabalık sonra nereye gidiyor bilmiyorum ama güneş battıktan sonra ortalık tenhalaşıyor, o insan selinin yerinde yeller esiyor, geriye oturmuş denizi izleyen tek tük birileri kalıyor.

Key West sadece denize gidelim, serilelim, güneşlenelim mekanı değil. Miami biraz öyle bir yer ama Key West'te deniz dışında ilgi çekici şeyler de var. Mesela Mallory Sq. civarındaki Key West Museum of Art and History. Biz bu müzeyi gezmeye niyetlendiğimizde sahilden akın akın insan geldiğini fark ettik. O sabah yanaşan cruise gemisiden inen insanlar sahili yalayıp yutan dalgalar misali sehrin icine akın ettiler. Bir müzeyi çok kalabalıkken gezmek pek zevk alınacak bir durum değil. Neyse ki kalabalık müzenin içine henüz akmaya başlamışken biz çıkış çizgisine varmıştık. Müzeye gelince: Eski (ve çok güzel) Key West gümrük binasında bulunan müzenin giriş katında heykeltraş Seward Johnson'ın sergisi Icons bulunuyor. Johnson ikonlaştığını düşündüğü tabloların ve fotoğrafların heykelini yapmış.






Müzenin ikinci katı daha çok Key West'in tarihini anlatmaya yönelik hazırlanmış. Key West'li sanatçı Mario Sanchez'in önce tahtayı oyup ardından boyayarak hazırladığı tabloların (wood paintings) sergilendiği bir oda var. (Mario Sanchez'in babası sigara fabrikasında tütün saran işçilere kitap ve gazete okuyarak geçimini sağlarmış. Bana epey ilginç gelmişti.)



Küba'ya yerleşmeden önce bir müddet Key West'te yaşamış Ernest Hemingway'in hayat hikayesinin anlatıldığı ve eşyalarının sergilendiği bir bölüm de var.



Johnson'ın müzenin bahçesine yerleştirilmiş pek çok heykeli de var. Müzenin girişinde devasa boyuttaki bu heykel heybetinden midir bilmiyorum ama epey etkileyici.





Heminway'in 907 Whitehead Street'teki evi görülmesi gereken bir diğer müze. Ben genişliği, bahçeye bakan/açılan ve tavandan yere kadar uzanan pencere/kapılarıyla oturma odasına vurulmuştum ki üst katı, özellikle evin üç tarafını dolaşan yeşil tahtalı balkonunu görünce iyice hayran kaldım. Bir de Hemingway'in kedilerinin soyundan geldiği iddia edilen kırk küsur kedi var bahçede.



Alert

Hemingway'in evinin tam karşısında Key West Denizfeneri var. Denizfenerinin en üst katına çıkıp Key West manzarası izlenebiliyormuş. Biz yapmadık. Açıkçası tepeden öyle ahım şahım güzel bir manzarası olan bir yer değil Key West. Dümdüz bir kasabacık. Sokaklarında dolaşmak tepeden bakmaktan çok daha keyifli olmalı.

Hemingway'in evinden birkaç sokak ötede Key West'in meşhur Southernmost Point - Continental USA - 90 Miles to Cuba yazan işareti bulunuyor. Epey kuyruk oluyor fotoğraf çektirmek için. Biz oradayken ısrarcı bir aile yok dikey çekin, hadi bir de yatay çekin, hadi bir de çocuklarımla çekin, hadi bir de kaynanam vs. ile çekin diye diye bekleyenlere kan kusturdu. Erken bir saatte gitmekte fayda var.



Key West'in gece hayatı çok canlı. Hemingway'in takıldığı Sloppy Joe's Bar her daim kalabalık. Ama bizim favorimiz Irish Kevin's Bar oldu. Hem canlı müzik var, hem çalınan şarkılar çok güzel, hem de "aman için içtikte için" diye insanı sıkıştırmıyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder