26 Temmuz 2010

Key Largo, FL





Key Largo, güneybatıya doğru kıvrılan Florida takımadalarının ilki. Miami'ye en yakın olan ada. Lonely Planet'ı hatmederken bu bölgede mercan kayalıkları bulunduğunu, John Pennekamp State Park'tan scuba diving ve snorkelling turları düzenlendiğini okumuştum. Suyun altına dalmak nefesimi tutup 10 bilemedin 15 saniye kadar denizin içinden yüzmek demek benim için. Sırtına tüp takmak, beline ağırlık bağlamak, bilmemkaç metre derinlere inmek gibi şeylerle hiç işim olmadı bugüne değin. Kitapta mercan kayalıklarını, burada yüzen okyanus balıklarını ve denizin altına yerleştirilmiş İsa heykelini snorkelle de görebileceğimizi okuyunca iştahım kabardı ve bu sualtı parkını plana dahil ettik.

John Pennekamp US1 Overseas Highway'de güney yönüne doğru giderken sol tarafta kalıyor. Ufak bir plajı var. Denizin girişi biraz taşlı. Snorkel ve maskenizle yüzmenizi tavsiye ederim çünkü denizin derinleştiği yerde batık bir gemi var. Park'ın en önemli olayı mercan kayalıklarına düzenlenen turlar. Sabah saat 9, öğlen 12 ve öğleden sonra 3 olmak üzere günde üç sefer düzenleniyor. Her tur saatinde (benim sayabildiğim) 4 tekne yolcu alıp kalkıyor. Yani turlarda yer bulamamak gibi bir durum pek söz konusu değil. Tekneler epey büyük.

Teknede 2 görevli vardı. İkisi de esprili amcalardı. Tekneye binerken herkese can yeleği dağıttılar ve yeleksiz suya giremeyeceğimizi söylediler. Bir tanesi "Aranızda iyi yüzücü olmayan var mı?" diye sordu. Kimse parmak kaldırmadı tabi. Bunun üzerine "Birazdan anlayacağız kim iyi yüzücü kim değil" dedi gülerek. Kıyıdan 5-6 mil açıldık. Akıntıya karşı yüzeceğimizi anlattılar. (Burada vurgulanması gereken bir nokta, paletler. Paletsiz o güçlü akıntıya karşı yüzmek neredeyse imkansız olurdu) Görevlilerden biri kimsenin tek başına yüzmesine izin vermeyeceklerini, herkesin eşli yüzmesi gerektiğini söyledi. Mercan kayalıklarına basmanın, dokunmanın yasak olduğunu anlattılar. (Tur bitiminde kayalıklar nedeniyle kimseye bağırmak zorunda kalmadıkları için bize teşekkür ettiler. Çok iyi bir ekipmişiz!)





Bütün bu uyarı bilgilerini dinledikten sonra maskeyi-snorkeli geçirdik kafamıza, paletleri taktık ayağımıza, kendimizi bıraktık suya. İlk başta bir tekne dolusu insanla aynı yöne aynı anda yüzmeye çalışmak hiç hoşuma gitmedi. Herkes Christ of the Abyss heykeline doğru yüzmeye başladı. Tekneden çok uzakta değildi heykel. Daha önce fotoğraflarını görmüş, sualtı videosunu izlemiştim ama kendisi ile karşılaşmak farklı bir şeymiş. Siz tam tepesinde maske ile yüzerken aşağıda kollarını yukarı doğru uzatmış, iki yana açmış bir heykel, kimin heykeli olduğu çok da önemli değil bu noktada, epey etkileyeci bir görüntü oluşturuyor. Heykelin çevresinde biraz vakit geçirdikten sonra mercan kayalıklarına doğru yüzdük bizim çocukla. Altımızdan binbir çeşit balık geçti. Hiç balık ismi bilmediğimiz için (Key West'te gördüğüm her balığın ismini bıkmadan sabırla söyleyen Amerikalı amca ile de karşılaşmamıştım henüz) suyun yüzeyinde tasvire dayalı konuşmalar oluyordu:

- Bir balık gördüm bööyle alt kısmı turuncu, üst kısmı kahverengi, sen de gördün mü?

Bu arada teknede sıkı sıkı tembihlediler heykelin ellerinden başka bir yerine dokunmayın diye. Adını anlayamadığım bir canlı sarmış üzerini. Görevli şöyle dedi hatta: "If you touch it, you'll have your own religious experience". Ben dokunmaya hiç niyetli değildim zaten ama biraz yakından bakayım diye dalacak oldum, kulaklarım basınçtan patlayacak gibi oldu. Meğerse vücuttaki basıncı eşitlemenin bir taktiği varmış. Sonradan öğrendim.



Tekneye çıkınca öğrendik ki bir kısım insan barracuda görmüş. Biz birbirimize bakıp "barracuda ne yahu" bakışı attık bunu duyunca. Sonra odaya dönünce internette baktım, öğrendim. Barracuda mercan kayalıklarında beslenen yırtıcı bir balıkmış. İnsanlara çok nadir saldırırmış ama yaralar ölümcül olmazmış. Bir daha rastlarsam tanırım ve olay mahalinden hızla kaçarım artık.

Tur 2.5 saat sürüyor gitmesi gelmesi toplam 1 saat, geri kalan 1.5 saatte de yüzüyorsunuz. O balık senin bu balık benim derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Teknede dönüş yolunda görevli amcalardan birisi kampta dalış eğitimi verdiklerini söyledi ve "Balıklarla göz göze gelmek inanın çok daha keyifli" dedi. Sonra Key West'in sığ kayalıklarında snorkel ve maskeyle yüzerken balıklarla göz göze gelince bahsettiği şeyin ne olduğunu anladım. Gözünüzün önünden süzülerek geçen bir balığı izlemek tarifi zor bir duygu. Sizi görmesine rağmen kaçmadan burnunuzun dibine kadar sokulması, sanki akvaryuma başınızı sokmuşssunuz hissiyatı... Dediğim gibi tarifi zor.. Denizin altındaki yaşam büyüleyici güzellikte. Sadece bu kadarını diyeyim.

O gece Key Largo'da kalıp (Key Largo'da hiçbir şey yok bu arada. Hayat yok. Şehir merkezi gibi birşey bile yok. Genelde her sabah tekne ile dalışa gidenler ya da bizim gibi yol üstünde bir gece konaklayanlar tercih ediyor) ertesi gün Key West'e doğru yola çıktık. Planımıza göre önce Bahia Honda State Park'a uğrayacak (LP'de çok güzel kumsalı var diye yazıyordu) ardından Dünya Kupası finalini izlemek için bir barda duracak, akşamüzeri de Key West'e varacaktık.

Not: Görsellerin hiçbiri bana ait değildir.
Not 2: Son görseldeki balıkların adı Sergeant Major. Adını öğrendiğim ilk balık türü onlar oldu.

2 yorum:

  1. Ah nasıl canım çekti, bayıldım!

    YanıtlaSil
  2. aaah ah, yuzmek ve snorkel yapmak dunya uzerinde her gun hic bikmadan yapabilecegim iki sey. Biz de Maui'ye gittigimizde denizin altindaki o enfes dunyaya hayran kalmistim. Kalbim denizin altinda kaldi desem abartmis olmam :)

    YanıtlaSil