6 Ocak 2011

Kirpiklerimin Gölgesi


"Zehrin tortusu dibe çökeceği yerde kafamda birikti. Çünkü insan vücudunun dibi sanıldığı gibi ayakları değil, kafasıdır, zihnidir. Bütün ömrün tortusu işte buraya çöker."

Şebnem İşigüzel, Kirpiklerimin Gölgesi (s. 70)

Annesini öldüren 11 yaşındaki bir kız çocuğunun karanlık hikayesi. İnsanı rahatsız eden bir kitap Kirpiklerimin Gölgesi. Aslında elime aldığımda sayfaları üçer beşer çevirdiğim, gayet hızlı okunabilen son derece akıcı bir metin. Ama bir yandan da kolay okunamayan bir kitap. Konusu itibari ile insanın kolay kolay okumak istemeyeceği bir hikaye.

Anne katili olmak baba katili olmaya benzemez. Anneye atfedilen değerler babanınkinden farklıdır. Bir kere anne dokuz ay karnında taşır bebeğini. Sıkıntılı, zahmetli bir iş olmasının yanı sıra anne ile bebek arasında kurulan bir bağ vardır hamilelikte. Annenin vücudunun içinde ama aynı zamanda annenin dışında bir varlıktır bebek. Anneden beslenir. Kımıldar, hareket eder. Anne onu hisseder. Ama anneden bağımsız da bir bireydir aynı zamanda. Annenin dışındadır. İşte bu şahsına münhasır durum anne ile bebek arasındaki ilişkiyi babanınkinden farklı kılar.

Üstelik annenin koşulsuz şartsız bebeğini seveceğine, onu her türlü kötülükten koruyup kollayacağına dair genel bir kabul görüş vardır. Babadan kötülük gelebilir belki ama anneden gelmez. Anne gerekirse canını feda edendir. Bu yüzden anne katili olanı anlayamaz insanlar. Baba katili olan tarihte çok ama ya anne? Sanırım bu yüzden Türkiye'de yakın geçmişte gazetelerde geniş yer bulan iki anne cinayeti bu kadar şaşırttı insanları.

Şebnem İşigüzel'in de romanı bir anne katliyle açılıyor. Henüz 11 yaşındaki roman kahramanımız (adını hiç öğrenemiyoruz), bize annesini öldürdüğünü söylüyor. Sonra da polisi arayıp kendini ihbar ediyor. Yolun kenarına oturup polisin gelmesini bekliyor. Bu bekleyiş sürecinde bizimle beraber geçmişe dönüyor ve hikayesini anlatmaya başlıyor. Henüz 11 yaşında bir çocuğun aklınızın köşesinden geçirmeyeceğiniz türde şiddetle dolu hikayesini. Ne karakterin, ne de yaşadığı yerin ismi var. Her hangi bir şehirde, her hangi bir kız çocuğunun başından geçiyor olabilir. Yan komşunun kızı olabilir. Servis şoförünün kızı, bakkalın yeğeni olabilir. Olabilir. İlla ormanın içindeki bir kulübede değil, İstanbul'un en nezih semtinde yaşanıyor olabilir. (Gerçi yazar buna ne kadar vurgu yapıyor, söylemek istediği şeylerden biri gerçekten bu mu emin değilim. Zira karakterin karşısına çıkan iyilik timsali insanlar hep orta-üst sınıftandı.)

Sadece ensest ilişki/tecavüzle derdi olan bir roman değil Kirpiklerimin Gölgesi. Başka başka meselelere de el atıyor. Milliyetçilik bunlardan birisi. Yazar açıkça bahsetmemiş ama tahminime göre ana karakterin anneannesi Ermeni dönmesi. Katledilen onca insan hayatı, bizden olmayanı yaşatmayız anlayışı, açık açık yazılmasa da Türkiye'nin karanlık geçmişi ile de kısacık bir hesaplaşma da var romanda. Üstelik bu hesaplaşma romanın sonlarına doğru epey ön plana çıkıyor hatta kısa bir süre için temel hikayenin de önüne geçiyor.

Romandaki anlamlı eleştirilerden birisi de aile kavramına yapılıyor. Bize çocukluğumuzdan beri aşılanan mutlu aile tablosunu alt üst eden bir tarafı var romanın. Aile denen şey herkesin birbirini sevdiği, saygıda kusur etmediği kutsal bir yer değil aslında. Evet mutlu çocukluk, mutlu aile var ama bu genel geçer bir norm değil. Aileyi kutsal bir kurum olarak gören bu anlayışın örtemediği gerçeklikler var. Ailede şiddet var, dayak var, tecavüz var, ensest ilişki var. Ölüm var ailede. Aileyi kutsal saymakla da yok olmuyorlar.

Bir diğer mesele de sanırım dini inanışla ilgili. Dinin kendisi ile değil ama inanış şekliyle. Her şeyin Allah'tan geldiğine inanılan bir coğrafyada 11 yaşında küçük bir kız çocuğuna nasıl anlatacaksınız uğradığı tecavüzlerin, yaşadığı şiddetin, sevgisizliğin başına neden geldiğini? "Sebat et" mi diyeceksiniz, "vardır elbet bir sebebi". Koca bir yangın yeri gibiyken ortalık ve kimsenin sesi çıkmıyorken ve her gören üstelik bu büyük ayıba ortak olmayı seçiyorken nasıl açıklayacaksınız olan biteni?

En başta dediğim gibi okuyucuyu rahatsız eden bir roman Kirpiklerimin Gölgesi. Sert bir anlatım tarzı var. Elinden bırakmakla devam etmek arasında bocalatan bir kitap. Serbest çağrışımlarla hikayeyi anlatıyormuş gibi görünmesine rağmen kendi içinde tutarlı bir kurgusu var. Dili sade. Anlattığı şeyse yürek kanatacak cinsten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder