30 Mart 2013

Wreck-It Ralph (2012)


Brave, ödül sezonu ortalığın tozunu attı, ödülleri sildi süpürdü ama o jüri üyelerinin alacağı olsun.  Özgür kız, cesur kız, ataerkil düzene karşı gelen kız çığlıklarıyla verdiler bize gazı, hepimiz gittik filmi izledik ama bari onlar işini yapsaydı da, (Kelly Macdonald'a rağmen) izlerken uykumu getiren Brave yerine gayet eğlenceli bir animasyonu, Wreck-It Ralph'i hak ettiği üne kavuştursalardı. ''Ben video oyunu sevmem, atari salonuna bir kere bile adım atmadım'' diyenlerdenseniz korkmayın, benim de hiç ''gamer'' bir kişiliğim olmadı. Filmde bahsi geçen oyunları bilenler için güzel bir nostalji yaşanmış olmalı ama benim gibi oyunlardan bihaberler için de izlemesi epey eğlenceli bir film Wreck-It Ralph. Film atari salonunda (bizdeki versiyonu bu olsa gerek) başlıyor. Ortalıkta bir sürü makine, binbir çeşit oyun var. Bu oyunlardan birisinin adı Fix-It Felix. Oyunun başkahramanı, canavar kılıklı Ralph'in yıktığı binayı ivedilikle tamir eden ve bunu yaparken gömleğinin ütüsü bile bozulmayan Felix. Nasıl bir sevgi seli var Felix'e karşı. Binanın diğer sakinleri hayran kendisine. Bir baş okşamalar, bir madalya takdim etmeler. Yavrum canavar Ralph'i de bir dışlamalar, sen bu deve cüssenle bizim aramıza karışmalar, türlü türlü elitist hareketler. İşi gereği camı çerçeveyi indiren ama kalbi pırlanta parçasından hallice Ralph günün birinde bu durumu değiştirmeye karar verir ve olaylar gelişir. Felix'inkiler gibi bir madalyaya sahip olursa oyundaşlarının tutumlarını değiştireceğine, onu da bağırlarına basıp, boğazından şampanya dökeceklerine inanan Ralph, kendi oyununu terk eder. Bu hareketi oyunun düzenini bozacağı gibi, salondaki diğer oyunları da tehlikeye sokar. Oyundan oyuna savrulan Ralph madalya peşinde koştururken, dostluk, sevgi, sadakat, dayanışma gibi pek çok kavramı sorgular. Film, ''Herkes kendi hikayesinin kahramanıdır ve iyiler mutlaka kazanır''a bağlasa da müzikleri, kahkaha attırmasa da gülümseten esprili diyalogları ile iyi vakit geçirtiyor. Ralph'i John C. Reilly, Felix'i ise 30 Rock'ın nevi şahsına münhasır Kenneth'ı (Jack McBrayer) seslendiriyor. Kendinizi iyi hissetmek istediğiniz boş bir anınızda bence hiç çekinmeyin, gidip izleyin.

Wrack-It Ralph
Yönetmen: Rich Moore 
A.B.D. - 2012
Yıldız Karnesi: ***1/2 

22 Mart 2013

Zerre (2012)


!f İstanbul sayesinde izleme şansı yakaladığım, yönetmen Erdem Tepegöz'ün ilk uzun metraj denemesi Zerre, yoksulluğun ve çaresizliğin ortasında hayata tutunmaya çalışan Zeynep'in yaşamından kısa bir kesit sunuyor. Bir dikim atölyesinde etliye sütlüye karışmadan üç kuruşa çalışan Zeynep'in birtakım yanlış anlamalar sonucu kapının önüne konmasıyla başlıyor her şey. Yoksul bir mahallede, yaşlı annesi ve hasta kızıyla tek odalı, gecekondudan bozma bir evde yaşayan Zeynep, hemen iş aramaya başlıyor. Lakin ekmek aslanın ağzında. Film, sıkışıp kaldığı görünmez duvarların arasında soluk almaya çalışan Zeynep'in ufak bir umuda tutunarak, o duvarlara çarpa çarpa yol alışını anlatıyor. İnsan emeğinin hiçbir kıymetinin kalmadığı, maddi ve manevi sömürünün tavan yaptığı bir dünyada, zor çalışma koşulları altında, erkeklerin en alt sınıfta bile iktidar ve güçle köşebaşlarını tuttuğu bir ortamda hayat kadınlar için çok zor. Kendinden ödün vermek istemeyen ama öte taraftan ailesine bakmanın bütün yükünü omuzlarında taşıyan Zeynep'in hayatını hazmetmek ise hiç kolay değil. Erdem Tepegöz'ün kamerası, alt sınıfın çalışma koşullarını, yaşadıkları yoksul hayatı, çaresizlikleri hiç filtrelemeden gözümüze sokuyor. Koltuğumuzda rahatsız otururken kendimize sorup duruyoruz: bu hayatın içinde yok olmaya yüz tutmuş küçük zerrecikler miyiz biz? Omzuna konan minik bir kuş misali Zeynep'in hayatına bir kaç günlüğüne dahil olup çıkınca nedir cebimizde kalan? Zeynep karakterine can veren Jale Arıkan, performansıyla filmi sürükleyip götürmüş. Üstelik canlandırdığı karakter geçtiğimiz sene izlediğim onca zayıf, erkeğe muhtaç kadın karakterden sonra (Araf'ın Zehra'sı, Gözetleme Kulesi'nin Seher'i, Kuma'nın Ayşe'si) ilaç gibi geldi. Nisan ayında hem Türkiye'de hem de Avrupa'da gösterime girecek bu filmi kaçırmayın derim.    

Zerre 
Yönetmen: Erdem Tepegöz
2012 - Türkiye
Yıldız Karnesi: ****

19 Mart 2013

Palomino Molero'yu Kim Öldürdü - Mario Vargas Llosa


Pinuccia'nın Kitapları adlı blogun ev sahipliği yaptığı Yazar Ayları etkinliğine ilk defa bu ay katıldım. Katıldığıma da çok memnun oldum. Etkinlik sayesinde daha önce hiçbir kitabını okumadığım Nobel Edebiyat ödülü sahibi yazar Mario Vargas Llosa ile tanışma fırsatı buldum. Yazar Ayları'nda sistem şöyle işliyor. Önce oylama yapılarak ayın yazarı kim olacak o belirleniyor. Sonra da etkinliğe katılmaya karar verenler yazarın kitaplarından birini seçiyor. Kitap yerine yazarın seçilmesi okuyucuyu bir anlamda özgür kılıyor, kendi zevkine göre bir kitap okumasını sağlıyor.

11 Mart 2013

Sessiz Kadınlar - Esra Erol


Kadınların uğradığı şiddet, özellikle koca, kardeş, baba, ve/veya akraba şiddeti son yıllarda epey görünürlük kazandı. ''Şiddet görmüş kadınlar'' gazete sayfalarında, haber bültenlerinde, hatta pek çok popüler kültür ürününde de karşımıza çıkıyor. Herkesin duyarlılık göstermesi elbette sevindirici ama söz söyleyenin nasıl bir dil kullandığı ve o dille gerçekliğin nasıl inşa edildiğinin hiç mi önemi yok? Açıkçası Esra Erol'un Sessiz Kadınlar'ını okumamın tek nedeni, kitapta yer alan onüç yaşam hikayesinin ne olduğundan çok nasıl anlatıldığını görmekti. Çoğu çocuk gelin olan ve istemedikleri evliliğe zorlanan bu kadınların hikayelerinin ne tür kalıplar, kelimeler, anlatım tarzı, vs. seçilerek aktarıldığını incelemekti. 

7 Mart 2013

Band's Visit (2007)


İsrailli yönetmen Eran Kolirin'in ilk film çalışması Bikur Ha-Tizmoret (ya da İngilizce ismiyle Band's Visit), Arap Kültür Merkezi'nin açılışında konser vermeleri için İsrail'e davet edilen İskenderiye Seramoni Bandosu'nun yaşadığı bir tam günü anlatıyor. Bando konser için İsrail'e gelir ama havaalanında kimse karşılamaya gelmez. Mavi üniformaları, bir örnek bavulları ve enstrümanlarıyla kala kalan ekibin şefi Tawfiq, kültür merkezini kendi imkanlarıyla bulacaklarını söyler. Havaalanından bir otobüse binerler. Merkezin bulunduğu Petah Tiqva'ya gitmek isterlerken, dildeki bir anlaşmazlık sonucu kendilerini kuş uçmaz, kervan geçmez Bet Hatikva'da bulurlar. Binebilecekleri otobüsün ancak ertesi sabah geçeceğini öğrenen ekibin geceyi çölün ortasındaki bu küçük kasabada geçirmesi şart olmuştur. Burada kalabilecekleri bir otel bile yoktur ama adres sordukları kafenin işletmecisi Dina imdatlarına yetişir. Üç gruba ayrılıp, üç farklı yere dağılan bando üyelerinin önünde geçirmeleri gereken uzun bir gece vardır.

1 Mart 2013

Mart Listesi


Aslında okuyacağım kitapları anlık seçerim. Aylık okuma listeleri hazırlamak gibi bir alışkanlığım yoktur. Zaten listelere bağlanmayı pek sevmem. İnsan canı neyi istiyorsa onu okumalı. Bu ay kendimce bir değişiklik yaptım, bir okuma listesi hazırlamaya karar verdim. Devamı gelir mi hiçbir fikrim yok. Belki her ay için minimum birkaç kitap seçer, üzerine ''anlık'' eklemeler yaparım. Şimdiden bir şey söylemek zor. Bu ay için hedefe üç kitap koydum. Hevesi çabuk kırıp havlu atmamak için ufak başlamakta fayda var.