22 Ocak 2012

In Between Days


"Parachute Kids" deniyor onlara. Kuzey Amerika'da iyi bir eğitim almalarını isteyen aileleriyle birlikte, ya da bazen tek başlarına, Yeni Dünya'ya göç ediyorlar. Çok az İngilizce bilgisiyle ortaokul-lise seviyesindeki okullara transfer olan, yaşadıkları yeni dile ve kültüre adaptasyon sorunu yaşayan çocuk-ergenler onlar. In Between Days filminin ana karakteri Aimie de bu çocuklardan biri. Annesi ile birlikte geldiği Toronto'da tek arkadaşı Tran'le geçiriyor bütün günlerini. Tran de kendisi gibi Güney Kore göçmeni bir çocuk. Okulda kimseyle konuş(a)maması, dersleri anlamadığı için durmadan defterini karalaması gibi durumlar üzerinden tanıklık yaptığımız Aimie'nin yalnızlığı, geceleri çalışan annesinin yokluğu ile perçinleşiyor. Güney Kore'deki babasıyla hep sabah ışıklar ağarırken, uykusunu bölüp konuşuyor. Aynı evi paylaştığı annesiyle kurmadığı, kuramadığı yakın ilişkiyi ondan binlerce kilometre ötede yaşayan babasıyla kuruyor. Sokakta bulduğu kartın içinden çıkan aile fotoğrafında mutlulukla gülümseyen yüzlere bakmaya doyamıyor. Kendisinin sahip olmadığı aileyi bir başkasına ait fotoğrafta görüp saklıyor. Dilini doğru dürüst konuşamadığı bir ülkede yaşadığı yalnızlığın üzerine bir de Tran'le olan arkadaşlığında sorunlar yaşayınca ne yapacağını şaşırıyor Aimie. Yönetmen So Yong Kim, göçmenliğin ve aidiyetsizliğin arka planı oluşturduğu bu hikayede ilk aşkın sancısını anlatıyor aslında. İzleyiciyi ilk gençliğine, yaşadığı aşklara, kırıklıklara, üzüntülere, bekleyişlere, umut edişlere götürüyor. El kamerasıyla çekilen sahneler, bir de o her daim karlı, soğuk şehir ile Aimie ve Tran'in sıcak dostluğunun oluşturduğu tezatlık filmin sevdiğim özellilkleri. Yönetmenin ilk filmi olan In Between Days, 2006 Sundance Film Festivali'nde Special Jury Price for Independent Vision'a layık görülmüş. (4/5)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder